Kartal Adliyesi’nde Kadınlardan HKG Açıklaması: “Bizi dava edenler, tarikat ve cemaatlerde olup bitenlere bir kez bile dönüp bakmadılar”
HABER: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 29 yaşındaki eşiyle 6 yaşındaki kızı HKG ile evlenmesine ilişkin Kartal Adliyesi’nde görülen davanın ilk duruşması öncesi görüldü. Dini nikahlı eski mürit Kadir Dilekli, kadın örgütleri adliyesinde basın açıklaması yaptı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak kapatma tehdidiyle karşı karşıyayız. Biz bir kere baktık o mezhep ve cemaatlerde neler oluyor? Bakmadılar, bakmıyorlar çünkü hepsi bir arada. Hareket halindeler” dedi.
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in şu anda 6 yaşında olan kızı HKG’yi 29 yaşındaki eşiyle dini nikahlı nikahına bağladığının ortaya çıkmasının ardından açılan davanın ilk duruşması görüldü. 2004 yılında eski mürit Kadir İstekli, bugün İstanbul Kartal Adliyesi’nde başladı. Duruşma öncesi çok sayıda kadın örgütü adliye önünde açıklama yaptı.
Açıklamada, “Erkek, aile, mezhep, cemaat tacizleri; tacizciyi devlet korur” ve “Kadına yönelik erkek şiddetine, kadın düşmanı politikalara karşıyız” pankartlarının, “Düzeni-cemaat düzenine son verin” ve “Biz kadın düşmanıyız” pankartlarının yer aldığı açıklamada çocuk istismarını aklamaz” ibaresi yer aldı. Susmuyoruz, korkmuyoruz, uymuyoruz” sloganları atıldı.
“2012’DE SİSTEMATİK TECAVÜZ RESMİ KURUMLAR ARACILIĞIYLA ÖRTÜLENDİ”
Bodrum Kadın Dayanışma Derneği adına konuşan Evrim İnan, çocuğa yönelik taciz ve tecavüzlerin alenen ve herkesin gözü önünde gerçekleştiğini söyledi. İnan dedi ki:
“6 yaşında babası tarafından 29 yaşındaki erkeğe ‘evlilik örtüsü’ verilen çocuk, bu sürece tanık olan yetişkinlerin ve tarikat üyelerinin bilgisi dahilinde teslim edilmişti. 6 yaşındaki çocuk yetişkin erkeklerin ortasında takas edilebilirdi.” Daha 6 yaşında” demedi. 2004 yılından 2020 yılına kadar 16 yıl süren cinsel istismar yani sistematik tecavüz, 2012 yılında sadece resmi kurumlarca örtbas edilmedi. Bu nedenle tarikat içinde gizli bir tasdik süreci başlatılmış ve 2012’deki ihbarın ardından resmi kurumlara mensup yetişkinlerin işbirliği ile bu kabahat organize bir şekilde örtbas edilmiştir.
“ÖRTÜ OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILANLAR TEKRAR ORTAYA ÇIKTI”
Burada sadece 3 sanığın eylemleri değil, küçük yaşta okula gönderilmedikleri için aile hakkında işlem başlatmayan Milli Eğitim Bakanlığı, devletin, 2012 yılında çocuğa yönelik istismarın resmi olarak ilk kez bildirildiği tarihten bu yana Aile Bakanlığı çocuğu etkin bir şekilde korumadığı için kurumlar bizzat müdahil oldu. Zincirleme cinsel istismara karıştığı açık. Yıllardır çocuklara yönelik cinsel istismarı meşrulaştırma yöntemlerini kullanmaya çalışan adaletten sorumlu bakan da dahil olmak üzere olayları örtbas etmeye çalıştığı bir kez daha ortaya çıktı. ‘Bir anda bir şey olmaz’ diyenler, ‘Tecavüze uğrayanın çocuğuna devlet sahip çıkıyor, bunlar tecavüz değil, ailelerin isteğiyle yapılan evlilikler’ diyenler, soruşturmayı kapatanlar. 2012’de kemik yaşlarının daha büyük olduğunu gösteriyor ve bu olayda soruşturma savcısının görev değişikliği tamamen elden gidiyor.
“İNSAN SUÇU VAKASI”
Bu dava münferit bir suç eylemi değil, bu dava bir çocuğun 16 yıldır yetkililer ve toplum önünde esaret altında tutulması davasıdır. Çocukların yüksek yararını gözetmeyen Aile Bakanlığı’nın suiistimali, çocuğun resmi okul kaydının olmamasını sorgulamayan Milli Eğitim Bakanlığı’nın istismarı insanlık suçudur. bilen, bilen, gören ve susan veya kusuru kanuni gören herkesin işbirliği ile işlenmektedir. Biz buradayız ve davanın içindeyiz çünkü bir daha asla örtbas edilmesine izin vermeyiz. Yaşasın feminist çabamız.”
“DONS, BİR DÖNEMDE SÖYLEDİKLERİ OLAYDAN YÜZLERCE ÇOCUK İSTİSMARA UĞRADI”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim de çocukları istismar edenlerin izole olmadığını belirtti. Ataselim dedi ki:
“Bu istismarın üstünü yıllarca örtenler, çocukların özgürce yaşamaları için yüksek menfaatlerini gözetenler, onları koruyan sözleşmeyi uygulamayanlar bu istismara ortaktır. Bu bir politikadır. Bu bir politikadır.Çocukların nasıl konumlandırılacağı, kadınların nasıl konumlandırılacağı bu sistemde, bu sistemde siyasidir.İşte bu yüzden ilk günlerde bakan çıkıp ‘Evet haberimiz vardı, bu konu siyaset üstü’ dediğinde. ’ dedik, siyaset üstü değil dedik. Siyasetten bahsediyoruz dedik. Önergeler reddedilince o Mecliste tebrik kuyrukları oluştu. Tebrik sıralarını her seferinde yüzlerine tokatlayacağız. tebrik kuyruğuna mı takıldılar ‘Bir kere bir şey olmaz’ dediler. Bir kez, hükümetin politikalarının bir sonucu olarak suistimal edildi.
“KADIN KARŞITINDA ÇOKLU ORGANİZE”
Olayın başka bir boyutu daha var. Bu durumlar nerelerde daha yaygın, hangi yurtlarda çocuklar intihara sürükleniyor? Bu ülkedeki tarikat ve cemaatlerin nüfuz ve otoritesini, bütün kamu kurumlarına nasıl çöktüklerini bilmiyor muyuz? Biliyoruz ama buna sebep olanların, izin verenlerin, kol kola devam ettirenlerin de farkındayız. Bu nedenle çocukların istismar edildiği bir sistemde kadın düşmanlığı ve LGBTİQ düşmanlığı konusunda çok örgütlüler. Çok birleşmişler. Bilmeleri gereken bir şey daha var. Biz de onlar kadar güçlü ve örgütlüyüz. Sessiz kalmayacağız. çabamızı sürdüreceğiz. Tek bir çocuk zayi olmadıkça ve tek bir hanımefendi öldürülmedikçe asla yalnız yürümeyecekler.
“İSTİSMARIN ORTAKLARINI YARGILAYACAĞIZ”
Çocuk istismarı bir politikayla, siyasi bir iradeyle önlenir. Bu, sözleşmeleri kağıt üzerinde bırakmayarak önlenir. Bunu yapmayanlar İstanbul Sözleşmesi’nden imzalarını geri çektiler. Biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak kapatılma tehdidiyle karşı karşıyayız. Bu ülkede onlarca kadın örgütü ve çocuklar için çalışan kuruluşlar denetim altında. Yıllar içinde yeniden denetlendi. Bizi bu kadar kontrol edenler, bize kapatma davası açanlar, o tarikat ve cemaatlerde neler olup bittiğine bir baktılar mı? Bakmadılar, bakmıyorlar. Çünkü hepsi birlikte hareket ediyor. Bunun farkındayız. Sonuç olarak kadın düşmanlarını, çocuk karşıtlarını, LGBTIQ düşmanlarını örgütlü çabamızla yan yana, burada gördüğünüz gibi yan yana göndereceğiz. Onları yeneceğiz. Hiçbir tacizden sağ çıkmayacağız ve bu tacize ortak olanları tek tek yargılayacağız.”
“BU BAKANLIK KİMİ KORUYOR?”
Birlikte Kadınlar Güçlü Platformu adına konuşan Cemile Baklacı, yaptığı açıklamada, “HKG’nin gittiği hastanede reşit olmayan bir çocuktan aldıkları numuneyle çarpıtılan belgeler hazırlayanlardan hepsi bu suça ortak oldular. 14 yaşındaydı, kovuşturmaya yer olmadığına karar veren savcılığa.” Baklacı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sadece onlar mı? ‘Erken yaşta evlilik’ diyerek çocuk istismarına isim vermeyenler, ‘küçüğün rızası’ diyenler, TCK 103 yönetmeliğini meşrulaştırmak için defalarca getirenler, toplumlardaki istismarı soruşturmayan bakanlıklar , denetimsiz kaynak ve yer tahsis eden kamu kurumları da bu suça ortaktır.Bu münferit bir olay değildir.Vakıfla ilgili lojmanlar halen açıktır.Mevcut Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı da ilk yazısında söyleyebilmiştir. HKG ile yapılan açıklamada, “Çocuk istismarı, çocuklara yönelik istismar vakaları siyaset konusu değildir. Bunlar son derece insani ve her toplumda, her zeminde karşılaşılabilecek meseleler.” Bu bakanlık her gün kadınlar öldürülürken çok farklı türde şiddete maruz kalıyor. istismara uğrayarak büyümek, çocuk işçiliği artıyor, çocuklar iş cinayetlerinde ölüyor, çocuklar okula boş beslenme kutuları ile gidiyor ve hatta okuldan çekilmek zorunda kalıyor?
“MEVCUT GÜÇ TARAFINDAN HİÇBİR ZAMAN SORUN OLMADI”
İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini savunan bu bakanlık, taciz ve şiddet failleri olsa bile aileyi korumaktan, nefret söylemi üretmekten başka ne yapıyor? Bu suiistimalleri önlemek için bu ve bunun gibi vakalara müdahil olmak dışında gelişigüzel bir adım atıyor mu? Cevabı hepimiz biliyoruz, hayır. Bu bakanlık toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak, sosyal politikalar üretmek, kadına şiddeti önlemek yerine LGBTİ+’lar için ‘Kimse bizden bunu sorun değilmiş gibi kabul etmemizi beklemesin’ diyerek nefret söylemi üreten bir bakanlık. Yıllar önce Aladağ’da Süleymancılar tarikatına ait kontrolsüz bir yurtta çıkan yangında 11 çocuk hayatını kaybetti. Bir devlet yurdu varken, bina büyütülmek bahanesiyle yıkılmış ve çocuklar, tamamen mevzuata aykırı ve devlet kontrolünde olmayan bu yurtta kalmaya zorlanmıştır. Yangından sonra bile devletin bu cemaatlere böyle bir alan açması tartışılmadı. AKP döneminde 3 bin 331 tarikat yurdu açıldı. Bu tarikat yurtlarında yaşanan baskılar, tacizler ve ölümler mevcut iktidar tarafından hiçbir zaman sorun olmadı. Geçen yıl Enes Kara isimli bir öğrenci, Parıltı tarikatının yurdunda intihar etti; Ailesi, ‘Kimseden şikayetçi değiliz’ dedi. Çocuklar, yoksulluk ve dini baskılarla kült yurtlara mahkûm ediliyor. Devlet kaynaklarının bu cemaatler tarafından kullanılmasına, yani cemaatlerdeki para akışının ve çocuk istismarının soruşturulmasına ilişkin meclise sunulan öneriler hükümet tarafından dikkatle reddediliyor.
“UZMAN SERGİLER DEĞİL HABER YAPAN GAZETECİLER TUTUKLANDI”
HKG’nin uğradığı tacizin ardından benzer bir suçu örtbas etme girişimiyle karşı karşıya kaldık. Ailesi, ‘Cemaatimizi karalamaya çalışıyorlar, aslında kardeşimiz yakışmıyor’ gibi ifadelerle suçlunun yanında yer aldı. Devletin bilgisine rağmen failler iki yıl boyunca tutuklanmadan hayatlarına devam edebildiler. Bütün bunlara rağmen HKG’nin ısrarlı çabaları ve toplumun bu suça karşı sessiz kalması sayesinde bugün buradaysak, bu cezasızlık ortamının ciddi sonuçları var. Örneğin Halveti Tarikatında 9 yaşındaki çocuğa cinsel istismardan yargılanan tarikat lideri bu ayın başlarında davada ‘iyi hal indirimi’ almış ve tutuksuz yargılanıyor. Eski Diyarbakır MHP İl Başkanı sistematik cinsel tacizden beraat edebilir. Taciz eden astsubaylar değil, haber yapan gazeteciler tutuklanıyor. Uşşaki Cemaati lideri 12 yaşındaki çocuğa tacizden tutuklanırken bile AKP protokollerinde bakanlarla ağırlandığı görüntüler medyaya yansıdı. Kısacası erkek, aile, mezhep, toplum istismarı; Devlet tacizciyi korur. Utanan var mı? istifa eden var mı Bu mezheplere yer veren belediyeler, eğitimle işbirliği yapan Milli Eğitim Bakanlığı, iyi hal indirimi yapan hakimler, çocuklardan isteyerek bahseden Adalet Bakanı, “Bu bir şey değil” diyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı. siyaset meselesi”, çocuk istismarını aklamaya yönelik teklifler sunan milletvekilleri, raporları çarpıtan milletvekilleri. hastane görevlileri, bu cinsel istismarın faillerinin kilise cemaati üyeleriyle fotoğraflarına sahip olan hükümet üyeleri; herhangi biri? Anayasa teklifiyle “Aileyi güçlendirmeliyiz, LGBTİ artı saldırısından korumalıyız” diyerek nefret söylemi üreten bakanlar, hükümet ve milletvekilleri, “LGBTİ artı sapıklıktır” diyerek, içindeki çocukları istismardan korumayı asla ama asla dert etmeyin. aile.”
SUZAN ŞAHİN: UTANIYORUZ AMA SORUMLULUKLAR UTANMAZ
Kadınların basın açıklamasına destek veren CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin şunları söyledi:
“6 yaşındaki erkek çocuğunun bedeni 14 yaşına gelene kadar tacize ve tacize dayanamıyor, iflas ediyor. Doktora gidiyorlar. 21 yaşında başka bir nüfus cüzdanı, geçersiz nüfus cüzdanı ile tedavi görüyor. , diğerinin fotoğrafı ve kimliğiyle.Sağlık Bakanı nerede Sağlık Bakanı yok,İçişleri Bakanı yok,Adalet Bakanı yok,Aile Bakanı yok.Bu ülkede çocuk 6 yaşında zorunlu eğitim almak zorunda kimse 6 yaşındaki çocuk okula gitmedi mi diye sormuyor daha kaç çocuk hayatını kaybetti kaç çocuk perişan Bilmiyoruz istatistikler Tutulmuyor, bilgi açıklanmıyor.Acı çeken ve kaybolan çocuklara dair bir bilgi, istatistik yoksa onların acısını hafifletecek politikalar üretecek bir strateji yok demektir.Bunun için kararlı bir irade gerekiyor.Bugün, vicdanımızı kanatan ve tüylerimizi diken diken eden bir insanlık suçu, Hukukla bir araya getirmeye utandığımız bir suçla bu davayı görmek için burada toplandık. Utanıyoruz ama sorumlular utanmıyor kol kola dolaşıyorlar.
“YARGIÇLARIMIZ HALKIN BİLİNCİDİR”
Kamu vicdanına sesleniyoruz. Bu çocuğun istismar edilmesinin ardından bir kadın anne oldu ve devletin Aile Bakanlığı’na sığındı. Aile Bakanlığı ne yaptı? 2 yıl boyunca bu sorumlulardan hiçbiri Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmedi, tutuklanmadı ve rastgele bir kişi hakkında işlem yapılmadı. Hangi vicdanla? Bu Aile Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı neye yarar? Onları örtmek için mi varlar? Biz halkın sesiyiz. Bugün burada hüküm verecek olan hakimlerimiz aynı zamanda kamuoyunun da vicdanıdır. Elbette kamuoyunun vicdanını rahatlatacak, kamu vicdanını rahatlatacak bir karar bekliyoruz ama ben bu sistemin aslında ahlaksız olduğunu söylüyorum. Şu andaki skandal olay ahlaksızlığın ötesinde bir adaletsizliktir. Bu adaletsizliğin tek sorunu benim ülkemde adalet sorunu değil, adaleti yozlaştıran sistemin sorunudur. Çocuklarımıza, gençlerimize, kadınlarımıza sahip çıkmalıyız.”
ALİ FAZIL KASAP: SİYASİ İRADE EN BÜYÜK SUÇ
Bu olayın CHP Kütahya Milletvekili Dr. Ali Fazıl Kasap; Türkiye’de görünenin buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu söyledi. Siyasi iradenin en büyük suçlu olduğunu vurgulayan Butcher, “Siyasi tercihleri kamufle etmek, örtbas etmektir. 6 yaşındaki bir çocuğun hayatını karartmak, ömrünü bitirmek bunlar ve benzeri şeylerdir. devletin ilgilenmesi gereken şeyler.Bir çocuğun daha hayatı kararmasın.” .
HKG VAKASI, ÜLKE VAKASI
SOL Parti Genel Başkanlar Kurulu Üyesi İlknur Başer, tarikat ve cemaatlerin ülkeyi bir ağ gibi sardığını söyledi. Başer, şunları söyledi:
“12 Eylül ve hatta öncesinden bu yana tarikat ve cemaatlerin düzenini besleyen, kamu kaynaklarını tarikat ve cemaatlere aktaran, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından devlet okullarında tarikat ve cemaatlerle protokoller imzalayarak kaynak aktaran asli düzeni sorgulamamız gerekiyor. Milli Eğitim 6 yaşındaki kız çocuğu sistemli bir şekilde istismara uğruyor Onları geride bırakan bu düzeni kim sürdürüyor Asıl sormamız gereken soru bu HKG davası hepimizin davası HKG davası HKG davası Bu ülkeyi karanlıktan aydınlığa çıkarmak isteyenlerin davasıdır Maraş’ı Sivas’ı yaratanlara karşı HKG’nin davası laikliktir Eşitliği ve özgürlüğü savunanların davasıdır HKG’nin davasıdır yani HKG’nin davasıdır. ülke.”
SERA KADIGİL: 6 Yaşındaki Çocuk Seks Kölesi Oldu
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü Sera Kadıgil tepkisini şöyle dile getirdi:
“İstanbul Anadolu Adalet Sarayı denilen canavarlığın önüne sesleniyorum. Bu bir tuhaflık çünkü öncelikle şunu söylemeliyim. Adaletin olduğu yerde saray olmaz, sarayın olduğu yerde ise adalet yok bu yüzden 102 gün sonra ilk işimizin bu alametleri değiştirmek olduğu gerçeğini dile getirmek istiyorum.vergimizin beslediği bu kötülük merkezlerinden birinde 6 yaşında bir kız çocuğuna işkence yapıldı. Ailesi olacak kişilerin zoruyla seks kölesi oldu ve bu 20 yıl sürdü.’Bu kız ne zaman kendini güçlü hissetti, ne zaman şikayet etti, biz o zaman öğrendik’ demek isterdim ama biz aile bakanlığı öğrenmiş 2 yıl olmuş ama şerefli bir gazeteci bunları yazmaya cesaret edince biz öğrendik bunları muhtemelen yapılacak duruşmaya katılamayacağız Aile Bakanlığı’nın talebi üzerine yakında maktulün psikolojisini bozan şerefsizler bugün yargılanacak. kurbanın ifadeleri hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Bugün burada neyi öğrenmememiz gerektiğini biliyor musun? Kendisini, babası olacak o aşağılık tarikat reisini nasıl savunacağımızı öğrenmeliyiz. 6 yaşında bir kızı kendine eş edinen o gururlu kişinin kendini nasıl savunacağını duymamız lazım. Bugün tam olarak bunu duymamızı istiyorlar.
“BU İTİRAZIN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ”
Birazdan duruşmada gizlilik kararı verecekler. Basın mensuplarını görevden alacaklar, milletvekillerini görevden alacaklar. Birçok derneğin müdahale talepleri kabul edilmeyecektir. Avukatları görevden alacaklar ama bunu kimse unutmasın. Bu adliyelerden saray kelimesini sildiğimiz gün bu şerefsizlerin yaptıkları bir bir ortaya çıkacaktır. Aile Bakanı’nın yaptığını 2 yıl da olsa 20 yıl da sürse biz yapmayacağız. Yapılmasına izin vermeyeceğiz. Bu şerefsizliğin takipçisi olacağız. Çünkü bunu çok iyi biliyoruz. Tek başına değil, tek kurban HKG değil. Kontrol edemedikleri bu tarikatlara onbinlerce, yüzbinlerce evlat feda edilmiştir. Burada neler olduğunu bilmiyoruz. Bu çocukların başına gelenleri biliyoruz, bu dava bireysel bir sapık davası değil, bu dava bu ülkenin çocuklarına sistematik bir eziyet davasıdır. Bu nedenle Türkiye İşçi Partisi bugün burada. Halkımıza davetimizdir. Bu dava peşini bırakmasın, bu çocuklar bizim evlatlarımızdır.”